Bursa, Türkiye’nin doğal güzellikleriyle ünlü illerinden biri olarak, yenilikçi tarım ve turizm potansiyeli ile kalkınma sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, son dönemde yaşanan orman yangınları, bu doğal güzelliklerin korunması konusundaki kaygıları artırmıştır. Özellikle, 3 bin hektarlık orman alanının tahrip olması, çevresel dengeyi tehdit etmekte ve bu alanların yeniden yapılaşması için 100 yıl gibi uzun bir zaman sürecinin gerektiği belirtilmektedir. Bu acı durum, sadece doğal yaşamı değil, aynı zamanda bölge ekonomik ve sosyal hayatını da olumsuz etkileyebilir.
Son yıllarda iklim değişikliği, insan aktiviteleri ve özellikle yaz aylarının getirdiği sıcak hava, Bursa’da orman yangınlarının artmasına sebep olan temel faktörlerin başında geliyor. Yangınların çoğu, insan hatalarından kaynaklansa da, doğal faktörler de etki edebiliyor. Yangınlar, sadece ağaçları değil, ormanda yaşayan birçok canlı türünü de tehdit etmektedir. Yangın sonrası meydana gelen boş alanlar, ekosistemler için geri dönüşü zor olan tahribatlar yaratmaktadır.
Birçok uzman, Bursa'daki orman yangınlarının ardından doğal yaşamın yeniden sağlanabilmesi için gereken süreyi 100 yıl olarak hesaplıyor. Bu süre zarfında, tahrip olan alanların yeniden yeşermesi, fauna ve florasının eski haline dönebilmesi için önemli adımlar atılması gerekiyor. Yangın sonrası ağaçların yerine yeni ağaçların dikilmesi, bu süreçte pozitif bir etki yaratabilir; ancak yalnızca ağaç dikmekle kalmayıp, ekosistemin tüm bileşenlerini göz önünde bulundurmak gerekir. Bu bağlamda, sadece fidan dikme ile değil, aynı zamanda bitki örtüsünün zenginleştirilmesi, su kaynaklarının korunması ve canlıların yaşam alanlarının temin edilmesi gerekmektedir.
Toplum olarak, doğamıza sahip çıkmanın ve bu tür felaketleri önlemenin en etkili yolu, çevre bilinci geliştirmekten geçiyor. Orman yangınları, sadece bölge halkını değil, tüm Türkiye’ye ve dolayısıyla dünya ekosistemine zarar veren bir durumdur. Ormanların korunması için farkındalık oluşturma çalışmaları arttırılmalı, yerel halk ve sivil toplum kuruluşları ile iş birliği içinde farkındalık kampanyaları düzenlenmelidir. Ayrıca, ruhsatlı odun kesimi ve ağaçlandırma süreçlerinin denetlenmesi, orman yangınlarının çıkış nedenlerinin analiz edilmesi ve yangına dayanıklı türlerin teşvik edilmesi gibi önlemler, alınması gereken önemli basamaklardır.
Bursa'daki orman yangınlarının ardından en az 100 yıl sürecek bir iyileşme sürecini göze almak, doğamıza ve gelecek nesillere karşı olan sorumluluğumuzdur. Bu süreç boyunca, yalnızca ağaçlar ve doğal yaşam değil, aynı zamanda ekonomimiz ve sosyal yapımız da etkileniyor. Ekoturizm ve sürdürülebilir tarım gibi alanlar, bu konuda geleneksel potansiyelimizin yeniden değerlendirileceği sektörler arasında yer alabilir. Böylece, hem doğal varlıklarımızı koruyabilir hem de ekonomik kalkınma hedeflerimizi sürdürebiliriz.
Kısacası, Bursa'da yaşanan acı bilanço, bizlere doğadaki dengeyi yeniden kurma, zarar gören alanları yeniden yeşertme ve doğayla olan ilişkimizi yeniden gözden geçirme fırsatı sunmaktadır. Bu konuda attığımız her adım, hem bugün hem de gelecek nesiller için büyük bir önem arz etmektedir. Unutulmaması gereken en önemli nokta, doğanın bizimle birlikte yazgısını paylaştığıdır; dolayısıyla, ona olan saygımız ve sorumluluğumuz her şeyin önündedir.